KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
19 Nisan 2024 Cuma
10 °C Açık
Savaş Sekin
savassekin@gmail.com

Dilin hali ve halin dili

30 OCAK 2013 ÇARŞAMBA 07:18
0
6474
1
AA aa

 

Çoğu zaman yaşadığımız toplumu birçok yönleriyle eleştiririz ve duyduğumuz rahatsızlığı dile getiririz. Bazen dini yönünü, bazen sosyal yönünü, bazen ahlaki yönünü... v.s

Aslında bu eleştirilere önce kendimizden başlamamız daha önemli. Çünkü kendimizden başlamamız gereken bir eleştiri sağanağına başkasından başlamak, bizim eleştirilecek en önemli yönümüz olabilir.

 Acıyı duymadan başkasını acıtmak bizi sadece acınacak bir hale sokar. Kendimizi kendi oklarımızın hedefi yaptıktan sonra oklarımızı başka hedeflere yöneltme ehliyetine sahip olabiliriz.

Her şeyden önce, evvela hayattan ve dünyadan ne istediğimizi biliyor muyuz, bu sorunun cevabını kendi kendimize verelim. Evet; gerek şahsi olarak, gerekse toplum olarak yaşadığımız açmazların ve düştüğümüz bataklıkların en büyük sebeplerinden birisi, ne için yaşadığımızı ve neyi amaçladığımızı bilememek, bir ideal ve duruş sahibi olmamaktan kaynaklanıyor.

Hayatına yön veren doğru bir hedefi olan kişinin her eylemi ve her söylemi bir amaca odaklanmış olduğundan, böyle birini anlamak ve anlamlandırmak kolaydır. Bu özellik aynı zamanda kişiye bir kimlik ve aidiyet kazandırdığı için o kişi dışarıdan kendisine bakanlarca istikrar ve güven abidesi olabilir.

 Yönü belli olmayanların yönü, kendilerini yönlendirenlerin tayin ettiği yöndür.  Kişiler nereye çekerse, çıkarlar nereye çekerse, nefis nereye çekerse yön de oraya bakar. Böylece güvensiz, şuursuz, içi boş bir kimlik tiplemesi ortaya çıkar.

Şu bir gerçektir ki; okyanusta fırtınalı bir havada rotası belli olan bir gemi, güneşli bir havada rotası belli olmayan gemiye göre daha emniyettedir.

İşte hastalıklı, güvensiz ve istikametsiz bir toplum haline gelmemizin en büyük sebebi de bir aidiyet kimliğine sahip olmayışımız veya sahip olduğumuz kimliğin içeriğini dolduramamamızdır.  

Durumu biraz somutlaştırabiliriz.

Mesela ticari hayatta aldatma, yalan, güvensizlik neredeyse bir kaide halini almış.

Sosyal ilişkilerde bir seviyeyi, saygıyı, samimiyeti, güveni bulabilmek çok zor.  

Üzerindeki garip garip elbiselerle bir taraftan vücudunun belli bir kısmıyla “ben Müslüman'ım” demeye çalışan ve belli bir kısmıyla da “Müslümanca giyinmek bana ağır geliyor” dercesine iki ayrı kutbu bir bedende bütünleştirmeye çalışanları anlayana aşk olsun.

Bir sohbet meclisinde birbirinin gıybetini yapmaktan ve birilerini çekiştirmekten başka ağızlarından hayra ve doğruya dair bir şeyler dökülmeyenlerin sayısı o kadar fazla ki…

Örnekleri daha çoğaltmak maalesef mümkün.

Hepimizin iyi bildiği bir söz vardır; “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz”

 Laflarla tartarsak kendimizi, her bir insan bir gül ve meydanlar da bir gül bahçesidir.

İşlerle tartarsak kendimizi, kuruyup sadece gövdesi ayakta kalmış bir ağaç gibi görürüz her yeri.

 İşte bizim ne derece bir mefkûreye sahip olduğumuz, ne derece adanmış bir ruha sahip olduğumuzun ölçütü, işlerle laflar arasındaki farktan ibarettir.

Mustafa İslamoğlu'nun hoş bir sözü vardı. Diyordu ki; Namazı ruh kılar, beden de ona eşlik eder”.  Meseleyi ne de güzel özetliyor.

Her eylem doğru bir mecraya kilitlenmiş bir ruhtan alıyorsa ilhamını, beden artık lokomotife takılmış bir vagondan farkız kalarak ruha itaat eder. İşte böyle bir ruh, bedenle vedalaşınca kendisini doğru adrese teslim eder. Bedeni de bir daha yeşermek üzere tohum diye toprağa serper. 

 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
heseni ma (@Misafir_12062)
08 Şubat 2013 Cuma 10:50
sayın sekin, kaleme aldığınız dilin halleri, dilinden rahasızlık duyduğunuz ve kadrosunda bulunduğunuz site yazılarıyla alakalı gibi .... Kelam etmeden Kalem ile dile getirdiğiniz bu konuyu dolaylı olarak misyonuna buyruk ettiğiniz siyasi otoriteninde hallerini aynı şekilde bu yazı ile yoğurabilirdiniz. O zaman mesajınız istediğiniz yere değilde istenilen yere ulaşırdı.
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın