KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
16 Nisan 2024 Salı
9 °C Açık
Bünyamin Bayram
binbay12@hotmail.com

Akrebin kardeşliği nereye kadar?

25 NİSAN 2022 PAZARTESİ 14:18
15
4565
3
AA aa

Akrep, ırmaktan karşıya geçmek ister ancak su çok haşin akmaktadır. Sudan karşıya geçmeyi göze alamaz. O anda karşıya geçmek isteyen bir Kurbağayı görür ve ona yanaşır, “kurbağa kardeş, karşıda yavrularım beni bekliyor, ırmaktan karşıya geçemeyeceğim, beni de götürür müsün?” der. Kurbağa, önce hayret eder, doğrusu akrepten böyle kardeşane bir davranış beklemez. Ama Kurbağa da bir annedir, annelik şefkati harekete geçer. Akrebin kardeşlik gösterisine, “ben suların çocuğuyum, gel sırtıma bin, seni sırtımda rahatça karşıya götürebilirim” der.

Akrep büyük bir sevinçle yaklaşır ve kurbağanın sırtına biner. Birlikte ırmaktan karşıya geçmeye başlarlar. Tam suyun ortasına geldiklerinde, akrep ansızın innesini kurbağaya batırır. Sırtında acı hisseden kurbağa neye uğradığının şaşkınlığıyla, “ne yapıyorsun akrep kardeş” der, akrep gayet sakin bir tarzda, “ben akrebim, benim işim bu, ben bana layık olanı yapıyorum” der.

Kısa bir süre sonra ikisi de birlikte sulara gömülür. Akrebin kardeşliği derenin ortasında son bulur…

Akrep ruhlu insanlarla nereye kadar arkadaşlık!..

 İşin garip tarafı zehir saçanın, sadece karşısındakine değil, kendisine de zarar veriyor olduğunu bilmesine rağmen zehirlemekten geri durmamasıdır...

Mevlâna, bu hikâye ile insan karakterine, kişilerin karekterlerine göre davranacaklarına ve doğalarına/fıtratlarına göre bir hayat süreceklerine, karekter eğitimine dikkat çeker.

Karekter gerçeğine dikkat çeken atasözlerimiz ve deyimlerimiz de var: “insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur”; “adam olacak çocuk kundakta belli olur”, “Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al” gibi…

Tamam, karekter önemlidir. Karekterli insanlarla arkadaş olunmalı, karekteri zayıf insanlardan da uzak durulmalıdır. Tama bu da doğru!...

Ancak, insanların sahip olduğu karekter doğuştan (fıtrat – doğa) kalıtımsal miras yoluyla mı bize geçmiştir? Yoksa çevresel faktörler (şartlar) veya öğrenmenin bir sonucu olarak sonradan mı kazanılmıştır? İnsan karekteri ve kişiliği değiştirilebilir mi?

Yani, bireyin hayatında tercihlerimiz ve eğitim mi, kalıtımsal yolla sahip olduğumuz genlerimiz mi daha önemli ve belirleyicidir? sorusunu aklımıza getiriyor.

Bu sorular, eğitimci ve düşünürlerin tartıştığı cevap bulmakta zorlandıkları temel konular olabilmiştir.

Sadece eğitimciler değil teologlar (din bilginleri, ilahiyatçılar) da genetik yapımız ve karekterimiz doğuştan gelen Allah'ın bir takdiri, yani kaderimiz midir? Eğer kaderimiz ise, suça yatkın olan kişiliğimiz gereği yaptıklarımızda suçumuz var mı? Biz rüzgâr önünde sallanan yapraklar gibi kaderimize mi tabiyiz? Yoksa, irademizle karekterimizi ve davranışlarımızı biz mi belirliyoruz? Karekterimiz ve kişiliğimiz tamamen kendi tercihlerimizle mi oluştu? Gibi soruların cevaplarını aramışlardır.

Karekter ve İlahiyatçılar:

Biz biliyoruz ki Allah adildir, kişilere haksızlık yapmaz, onları kötülüğe bilerek götürecek özelliklerde yaratmaz. Kur'an'da İnsan Suresi, 3.ayetinde, “biz ona doğru yolu gösterdik, (artık o) ya şükredici olur ya da nankör. (Kendi tercihi); Mülk Suresi 2.ayette, “Hanginizin daha güzel davranacağınızı denemesi için ölümü ve hayatı yaratan O'dur.” der. Şems suresinde, 7,8,9,10. ayetlerde “nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.” der.

Bu ayetler bize, insanın tercih sahibi olduğunu, kendi yolunu belirleme yetkisinin insana ait olduğunu ve kendini eğitip geliştirebileceğini gösteriyor.

Dindar ve inançlı olmada veya iyi ve kötü bir insan olmada zekâ ve yeteneklerden çok akıl ve vicdanın da çok belirleyici olduğu kanaatindeyim. 

Karekter ve Eğitimciler:

Bir dönem eğitimci düşünürler bireyin gelişiminde, eğitimi en temel belirleyici etken olarak görmüşler. Okulların insana istediği şekli verip eğitebileceğine inanmışlar. Örneğin 18.yüzyılın önemli bir eğitim düşünürü olan J.J.Ruosso; “çocuk beyaz bir kağıda benzer, ona ne yazıp çizerseniz onu görürsünüz” diyerek, eğitim ve çevrenin etkisini anlatmaya çalışmıştır.

Daha sonraki dönemlerde, eğitimciler genlerimizin (DNA) bireyin zekâ ve gelişiminde çok önemli olduğunu, zekanın ve yeteneklerin doğuştan geldiğini, eğitimin ancak bu temel üzerine kurulabileceğini söylemişlerdir. Örneğin, müzik yeteneği olmayan birini müzisyen yapmanın mümkün olmadığını, Liderliğin doğuştan geldiğini liderlik yeteneği olmayanın eğitimle lider olamayacağını, sanat yeteneği olmayanın sanatkâr olamayacağını iddia etmişlerdir.

Çağımızın eğitim bilimcileri ise olaya daha bütüncül yaklaşmışlardır. Bireyin zekâ ve yetenek gelişiminin anne karnından başladığını, annenin beslenme ve yaşantısının çocuğun geleceği üzerinde etkili olduğunu, doğuştan getirdiğimiz ve sahip olduğumuz genlerimizin, çevresel koşullar (faktörlerin) yani iyi bir aile ve sosyal çevre ile eğitimin belli oranlarda etkili olduğunu belirtmişlerdir.

Benim görüşüm:

Bireyin gelişiminde zekâ, eğitim ve çevrenin bir bütün olarak etkili olduğu kabul edilmeli. Ders başarılarında eğitimin; medeni, kibar, görgülü olma gibi özelliklerde aile, çevre ve eğitimin; mert, cesur, kahraman, liderlik dürüstlük gibi erdemlerde kişilik ve doğasının; inançlarda ve adetlerde aile, toplum ve eğitimin daha belirleyici olduğunu söylemek mümkündür.

Bu konularda kesin bir hüküm vermek doğru sayılmaz. Bizler sadece bir pencereden bakarız. İnsanın ne olduğu, hayatın insana ne getireceğini tam olarak bilemeyiz. İnsan hala çözülemeyen bir muamma varlık olarak karşımızda durmaktadır. Her gün bu alanda yeni keşifler yapılmaktadır. Dolayısıyla kesin yargılarda bulunmak bilimsel ve akılcı bir tavır olmaz.

Gandhi, karekter gerçeği şöyle dile getirmiştir:

Duygularınıza dikkat edin davranışlarınıza dönüşür…

Davranışlarınıza dikkat edin alışkanlıklarınıza dönüşür…

Alışkanlıklarınıza dikkat edin değerlerinize dönüşür…

Değerlerinize dikkat edin karketerinize dönüşür…

Karekterinize dikkat edin kaderinize dönüşür… der.

 

Biz biz olalalım kendimize ve çocuklarımıza sahip çıkalım.

P. Sultan Abdal, “Gök ekin misali adam, O'nu eken biçer bir gün” sözünü ve

Halkın, “okumuş adamın hali başkadır, adam mektep medrese görmüş” sözünü yabana atmamalıyız…

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Misafir Kullanıcı (@Misafir_91945)
26 Nisan 2022 Salı 11:16
Güzel bir yazı olmuş.Kendi almanızda yazınca etkili de olabiliyorsunuz Hocam.Bu dünyayı ancak eğitilmiş insanlar güzelleştirebilir.Örnekler o kadar çok ki kafanızda 'acaba' dahi olmasın
Misafir Kullanıcı (@Misafir_91929)
25 Nisan 2022 Pazartesi 16:52
Ağzına ve yüreğine sağlık Kıymetli Hocam güzel bir konuyu gündeme taşımışsın faydalı olacağına yürekten inanıyorum.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_91926)
25 Nisan 2022 Pazartesi 15:45
Akrepler, yılanlar, çıyanlar ve daha fazlası... tüm bunlara maruz kalmış biri olarak artık uzmanlaştım hacım. 1 km uzaktan görsem anlar, hissederim. Biz biz olalım cocuklarimiza kendimize sahip çikalim sozune imzami atiyorum. Yetistirilememis cocuklar buyuyup yilana, akrebe, çıyana donusup saglikli insanlari zehirliyor..
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın